2014 yılında yayınlanan yazılarım ve bağlantıları

ukde, bir “yara”nın ve “yalan”ın romanı (27.12.2014)

hakikâtin er ya da geç ortaya çıkacağı, cilâlı bir cümledir. hakikât gelip bulmuyor bizi. bazen belki yanımızdan geçip gidiyor ve biz dönüp bakmıyoruz bile. fark etmiyoruz. hakikât, kaçar bizden, bunu neden anlamıyoruz.
“bazı sözler vardır, ağzından çıktıktan sonra ömrü boyunca takip eder insanı. geri alamazsın, tamir edemezsin. karşısındaki ne demiş, hiçbir ehemmiyeti yoktur zaten. derinlerden bir yerlerden patlayan çığın o vahşi gümbürtüsünden duyamazsın cevabı.

tıpta l.da vinci kodu’nun gösterdikleri (27.09.2014)

“sanki o, resimleriyle başka şeyler söylemek istiyordu, bambaşka şeyler, nasıl söylesem sanki birilerinin yalancılığını, bir şeyleri örtbas ettiklerini anlatmak istiyordu. sanki dalga geçiyordu bir şeylerle.”
her insan dünyaya bir iz koymak ister; koyar da. ama bu izlerin hepsinin anlamını çözmek çok da kolay değildir. bilgi gerekir her şeyden önce; tabii o insanı tanımak, anlamak gerekir. bunlar için de o insanla “hemhal” olmak gerekir. bunların hepsi için de kuşkusuz çaba gerekir.

“mersin’den hayata dair esintiler” ve “sağlık olsun” (22.08.2014)

epey oldu, yayınlandığından haberdar olduğum iki kitabını bana yolladı, sağ olsun. oldukça uzun bir zaman içinde sindire sindire okudum yazdıklarını. bitirdiğimde de onlardan söz etmenin, en azından benzerlerini yapmaya niyetlenen, ya da aklından geçirenleri biraz daha cesaretlendirir diye gerekli olduğunu düşündüm. nedim ince'nin iki kitabı da doğru saptama ve önerilerle; akıcı, üstten olmayan,kolay okumayı ve anlamayı sağlayan bir dille örülmüş.

“yetmiş” soruda cumhurbaşkanlığı seçimi (06.08.2014)

10 ağustosta türkiye halkları ilk kez bir “cumhur başkanı” seçecek. seçimler temsili demokrasinin unsurlarından birisi. ama tümü olmadığını da herkes biliyor söylüyor. seçim için ilk koşul “özgür olmak” ve “özgür davranabilmek”tir.herhangi bir seçimde bunun gerçekten “var” olup olmadığı, eğer varsa bu kez de herkes için geçerli olup olmadığı, her zaman tartışılmıştır.

olduğun yerin adı “ışık bahçeleri” mi? (30.06.2014)

“gitmek”, diyordu mani kendi kendine, “”gitmek bir şenliktir belki de şekilden şekle girebilen, kimi bürümcükten, kimi meşeden bin türlü kılığa bürünebilen biricik şenlik. ufkun ezeli tutsakları olan insanoğullarının başka bir şeyi kutladığı görülmüş müdür?”

"fobia" (21.06.2014 / bianet)

iktidar korktukça korkuyu yaratır, bir korktukça da bir iktidar yaratırız. ne birisi olmadan diğeri mümkündür, ne de tersi!
muğla sıtkı koçman üniversitesi bodrum güzel sanatlar fakültesi heykel bölümü öğretim üyesi yrd. doç. dr. esra sağlık’ın bodrum şevket sabancı kültür ve sanat merkezi’nde 20-30 haziran 2014 tarihleri arasında açtığı sergisinin adı bu.

'gezi'ye doğru (31.05.2014 / bianet)

‘başka bir dünyanın olduğu’, ya da ‘olma ihtimalinin olduğu’ her yerde her zaman, hep varım ve yaşadığım sürece de olmayı sürdüreceğim. bir gün herkes anlayacak... ister taraf, ister muhalif, ister uygulayan, ister mağdur ol sistemin bir parçası olmamak en önemlisi. başka bir dünya ancak öyle kurulabilir. sistem içindeyken bunu yapmak olanaksız. tabii ‘bir başka dünyanın ne olduğuna tasavvurun da bu sistemin unsurlarını içermemesi, onları yinelememesi en önemlisi. ‘gezi’de ezberlerin bozulduğunu sanmıştık ama çok küçük bir kesim için doğru bu geçen bir yıl da olanlara bakınca onların sürdüğü, eski tutum ve alışkanlıkların yinelendiği kolaylıkla görülüyor. ‘gezi’ye yine de gideceğim... birkaç kişi bile olsak ‘başka bir dünya’nın mümkün ve bu dünyadan gerçekten başka olduğunu göstermek zorundayız.”

“saldırı küresel, karşı mücadele de küresel olmalı” (24.05.2014 / bianet)

sağlığın ekonomi politiği konusundaki yayınların sayısı artıyor. bunlardan birisi de şubat ayında yayınlanan özellikle ortaya koyduğu anti-kapitalist yaklaşım ve dile getirdiği örnekler nedeniyle önemli bir kitap olan gavin mooney’in yazdığı “ulusların sağlığı / yeni bir ekonomi politiğe doğru” (the health of nations: towards a new political economy) adlı kitap. kitap yordam kitap’tan yayınlandı. çeviriyi yapan , 9 eylül üniversitesi, tıp fak. genel cerrahi öğretim üyesi dr. cem terzi ile kitap üzerine konuştuk.

“kadınlar mollalar için büyük bir sorun” (19.04.2014 / bianet)
“gözyaşı dökmek yetmiyordu. bu büyük bir trajediydi ve ben de bir şeyler yapmalıydım. benim yaptığımı yapanları, ülkesinden kaçıp gelen genç insanları anlatmalıydım. çocuklarını birbirlerinden ayıranlar neden “zalim”dirler onu anlatmalıydım.”
bu sözleri söyleyen iranlı kadın yazar azar mahloujian’la gümüşlük akademisi’nde birden karşılaştık.
o 1982’de iran’dan karlı dağları aşarak türkiye üzerinden batıya, isveç’e gitmiş ve orada “mülteci” olarak yaşayan, aklı, gönlü ve gözü iran’da olan bir yazar. bir dünya insanı olmuş artık. her yer onun ülkesi, her insan onun insanı.

1915 için ‘sen’ ne yapacaksın? (12.04.2014 / bianet)
24 nisan 2015’e bir yıl kala, şapkamızı önümüze koyup, gelecek bir yıl içinde hem bireysel, hem de hep birlikte neler yapacağımızı belirlemeliyiz...
bu topraklarda ermenilerin de yaşadığını, ancak 1915’den başlayarak “bilinçli” politikalar doğrultusunda, soykırım dahil pek çok yöntemle sayılarının çok azaltıldığını hepimiz biliyoruz.

oyumu kime vereceğim? (29.03.2014 / bianet)
yerel seçimlerde kimi destekleyeceğini henüz belirlememiş olanlarla, birlikte düşünme denemesi...
çok uzun bir süredir sahip olduğum ve her fırsatta savunduğum “doğrudan demokrasi” düşüncesi gezi direnişi’nden sonra, başkalarınca da sıkça dile getirilen, hatta olanaklar ölçüsünde denemeleri yapılan ve bence dünyanın bundan sonraki gidişinde, artık geriye dönüşün bir “muhafazarlık” ya da “gericilik” olarak görüleceği bir olgu ve gerçeklik.

“birlikte yapmalıyız her ne yapıyorsak...” (22.03.2014 / bianet)
küreselleşmenin baskısıyla tek bırakılan ve güçsüzleştirilen insanı ayağa kaldırmanın yolu birlikte davranmak ve dayanışmaktır; insanî olan ve insana yakışan da budur…
uzunca bir süredir aklımızdan geçen bir etkinliğe gümüşlük akademisi’nde bu hafta başladık:
“birlikte okuyoruz”
birlikte okumak, birlikte düşünmek, düşündüklerimizi tartışmak ve birlikte keşfetmek... hepsi vardı.

günlükler ve mektuplara dair... (15.03.2014 / bianet)
günce ve mektup yazmak inanın entelektüel ve reel yaşamına dair önemli işlevleri olan uğraşlar arasındadır. son dönemde iki ünlü şairin, ahmed arif ile orhan veli’nin kavuşamadıkları sevgililerine yazdıkları ‘aşk mektup’larından oluşan iki kitabı ve bir kadın gerillanın, delila’nın dağ günlüklerini ardarda okudum.(1,2,3) bu yazı onlardan yola çıkılarak yazıldı ama asıl olarak onlara dair bir yazı değil, hatta o kitaplara dair de değil! onları okurken aklıma gelen “mektup/günlük yazma/okuma” üzerine düşüncelerimi paylaşmak ve tartışmak istiyorum.

“yüzüncü” oyunun heyecanı (08.03.2014 / bianet)
merve engin: “27 mart’ta kapılar kırılsın seyirci kendine oturacak yer bulamasın istiyorum. bu kadar tanınmadığım yerden 100. oyuna ulaşmamı sağlayan herkese ama herkese teşekkür ediyorum!” onu şimdi 100. kez oynayacağı oyunu kumbaracı 50’nin sahnesinde ilk sergilediği sırada tanıdım. kulislerin tozunu yutmuş, kalaslarını taşımış, eski bir tiyatro meraklısı, sonrasında da gönüllüsü olarak yaptığını izlerken hem büyük keyif almış, hem de izledikten sonra içindeki tiyatro aşkını, heyecanını, izleyene de geçen “umudunu” ve en çok da “içtenliğini” fark etmiştim.

çocukluktan çıkmak ya da hep çocuk kalmak... (01.03.2014 / bianet)
iyi, doğru ve güzeli yapmak için, içimizde sakladığımız çocuğun hep orada olması, izlemesi ve bizimle konuşması gerekir. sevgili rıdvan merhaba, senin içindeki çocuğu az da olsa tanıdığımı sanıyorum! daha önce yazdığım gibi seninle hiç tanışmadık, hiç konuşmadık, hatta hiç yazışmadık bile. sevgili eşin özlem şahin, o yazım üzerine senin yazılarından oluşan “yoksullar mahallesinin doktorları” adlı kitabını bana da yolladı. orada okuduklarımdan, özellikle de kızın rüya için söylediklerinden ve satır aralarından fark ettim ve tanıdım o çocuğu, seni...

ağıt aslında şimdi başlıyor (22.02.2014 / bianet)
"arada kalan” bir insana dönüşmüş fatma'nın yalnızca bir “durma” anına tanıklık ettiğimiz “ağıtın sonu” romanının yazarı menekşe toprak'la konuştuk. “anlattığımız ve hatırlattığımız hikâyelerdir bizden geriye kalan” galiba kahramanlarını kendime benzettiğim için “arada kalanlar”a ve “onların yolculukları”na dair hikâyeleri ve onların anlatıldığı kitapları okumayı seviyorum. sanırım böyle hikâyeler ve o hikâyelerin dile getirildiği kitaplar da beni seviyor ve buluyor.

gerçek tacizcilerin peşine düşülmeli (18.02.2014 / bianet)
raporla saptanan “darp/travma” izlerinin hangi yolla ve kimin tarafından yapıldığını ortaya koymak adaletin bu konudaki en birinci görevi olmalı. “kabataş’ta yaşandığı iddia edilen olay” konusunda, başbakanın söylediği “ortada kapı gibi adli tıp raporu var” deyince, adli tıbba dair bilgilerim, deneyimlerim, yaşadığım ya da tanık olduğum kimi örnekler, adli tıp kurumu’nun statüsü ve buranın adalet bakanlığının emrinde bir kurum olması nedeniyle, böyle bir raporun istendiğinde kolayca alınabileceğini varsaydım.

çoğalarak, çoğaltarak dönmek... (15.02.2014 / bianet)
“hiç bu kadar yazılı, çizili bir kitabım olmamıştı....” “kitaplar da yollar gibidir, yıllarca yürürseniz bitmez ama bir yerde ‘yeter’ deyip, kendi yolculuğuna başlaması için elinizden uçurmanız gerekir.” (s:5) bu sözler “az gittim, çok döndüm” kitabının girişinden alıntılandı. kitabın yazarı aynur uluç benim arkadaşım; söz ettiğim kitap da onun ilk kitabı. yola, yolculuğa ve yolcu olmaya ve yazmaya meraklı olanlar için çok kışkırtıcı değil mi!

bir “iz” olsun diye.... (08.02.2014 / bianet)
her şeye rağmen yaşam güzeldir, ölüm için yaş her zaman çok erkendir. yazıp çizdiğimiz, anlatıp paylaştığımız, üzerinde konuşup tartıştığımız insanların çoğu “mağdur”, “çile çekmiş”, “eziyet görmüş” ya da bir takım “hak ihlâllerine maruz kalan” kişilerdir genellikle. ne yazık ki bu coğrafyada görünen, yaşadıkları anlatılan ya da gündem olan kişiler böyle insanlardır. ben de çok yazdım, yazıyorum onları, bilinsinler, unutulmasınlar diye, unutmayalım diye...

kim hasta ediyor bizi? (01.02.2014 / bianet)
“sokak demokrasisi değil, sokağın/yaşamın demokratikleştirilmesini ve örgütlenmesini öneriyoruz. bizim ortak aklımız, ... bazı sorular vardır, sormamayı yeğleriz. bazen yanıtını bilmemekten; bazen de yanıtını bilmekten, ama o yanıtı doğru kabul edememekten.buna karşın o sorular hep çıkar karşımıza; bizi zorlar, zora düşürür ve çaresizliğimizden dolayı “isyan” etmemiz gerektiğini bize anımsatır durur.ama eğer herhangi bir konuda “değişim” gerektiğini düşünüyorsak, o konuda aklımıza gelen tüm soruları sürekli sormalı ve yanıtlarını sürekli aramalıyız.

bir genelge ve bir haber (24.01.2014 / bianet)
“iliniz ve bölgenizdeki etkinliklerde örgütümüzün bir birimi olarak katkı ve katılımınız BİA çalışmalarına güç verecektir.” arşivimi karıştırırken bulduğum bir belge, eş zamanlı yayınlanan bir “tıp dünyası” haberi ve aynı döneme ait bir çalışma raporunda yazılı olanlar, yılbaşında yazdığım yazının sonunda söylediklerimi açımlamamı gerektirdi.

bir daha: “hrant için, adalet için” (18.01.2014 / bianet)
yedi yıldır ortaya konulmayan gerçeğin ne olduğunu “doğrudan ve bir daha” söylemek de sorumluluğumuzun gereğidir. yedi yıl oldu; 19 ocak 2007’den bu yana dünya güneşin etrafında “yedi” kez döndü. yedi yıldır bildiğimiz bir gerçeğin kabul edilmesini, söylenmesini ve gereğinin yapılmasını bekliyoruz. her yıl yinelediğim gibi, ‘mutlaka bir gün açığa çıkacak’ dediğimiz gerçekler yedi yıldır ortaya çık(a)madığı için “hrant da o düştüğü yerden kalkamadı”..

"isyanın izinde", hem de "içinde" (11.01.2014 / bianet)
ertuğrul kürkçü'nün “isyanın izinde” kitabı aslında adının işaret ettiği gibi “güncel” olayları, yaşadıklarımızı tartışan ve tartışmamızı doğru yerlere yöneltmek için gerekli bir “kaynak ve rehber kitap”. insanlık tüm toplumsal evrimi boyunca hep bir “ütopya”yı tarif ve var etmiştir. bunu “ertuğrul kürkçü, yayınlanan “tek” kitabı “isyanın izi”nde de “insan soyunun her kavminin tarihinde, popüler kültürün değişmez öğelerinden birinin eşit ve özgür bireylerden oluşan bir toplum hasreti olduğunu söylemek mümkün” söyleyerek doğruluyor.

başka bir dünya bugünden oluşacak (04.01.2014 / bianet)
“oluşumuna, işlemesine ve denetimine katılmadığımız ve işlerliği demokratik olmayan hiç bir organizasyonda yer almayalım.” küreselleşmiş kapitalizmin “kuralsızlaştırma” ilkesi doğrultusunda “sistemi bozma ya da bozduğun belli olmasın ama, istediğin neyse onu yap” demesi, bir potansiyel ve olanağı kapitalizm karşıtlarına sunuyor. bundan her düzlemde yararlanmak gerekli!

bianet’in yaşamımızdaki yeri ve önemi (01.01.2014 / bianet)
her türlü ayrımcılık sizi tedirgin ediyorsa, eğlenmeyi de düşünmenin bir uzantısı sayıyorsanız, başka kültürleri tanımamak sizde bir eksiklik duygusu doğuruyorsa...

  geri  

 

 

 

 

Bu sayfa en son 30.12.2014 tarihinde güncelleştirilmiştir.