Y
AZILARIM / SAĞLIK-TIP
| Genel | Dermatoloji-Lepra | Sağlık (Hasta) Hakkı | Sağlık-Tıp Eğitimi

Toplumun Sağlık Eğitimi İçin "El Kitapları"

Dr. Arslanoğlu'nun son çalışması "Psikiyatri elkitabı" ve "Politik Psikiyatri" de gösteriyor ki el kitapları çok önemli. Uzmanlık dernekleriyle hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mesleki birlik ve örgütleri bu işe girsin, el kitapları yayınlasın.


BİA Haber Merkezi
28/02/2004    Mustafa SÜTLAŞ       musutlas@gmail.com

BİA (İstanbul) - Ülkemizde sağlık alanında yaşanan temel sorunlardan birisi de bilgilenme eksikliğidir. Sağlıkla ilgili haklar arasında yer alan "Bilgilenme hakkı" diye bir hak tanımlanmıştır.

Bu hakkın kapsamı içinde yalnız insanlar hastalandıkları zaman, durumlarıyla ilgili bilgilenme hakkı yoktur. Aynı zamanda sağlık hizmeti ve bu hizmeti veren kurum ve kişiler hakkında bilgilenmeyi kapsar.

Bir de sağlığın korunması bağlamında genel sağlıkla ilgili bilgilenme konusu bu hakkın kapsamı içine girer.

Bizde doktorlar hastalıklarıyla ilgili olarak hastaları yeterince bilgilendirmezler. Bunun bir hak olduğunu da bir çok insan bilmez.

Sağlık kurumları ve hizmeti sürdürenlerle ilgili bilgilenme de genellikle "yalan-yanlış"tır. Herkes bunu yaşayarak öğrenir. Çünkü "Hayat en büyük okuldur".

Sağlık bilgisi dersleri

Hayat aynı zamanda genel sağlık bilgisi için de bir okuldur. En büyük öğreticileri de, "anneler", "nineler", "hacılar-hocalar"dır. Bazen de "komşu"lardır.

Bu bilgileri almanın en doğal yolu olan okullarımız ise bu bilgiyi vermezler. Okullarımızda uzun yıllar sağlık cinsellik de anlatılmak zorunda kalınacak diye anlatılmadı. Ya "es" geçildi, ya da bir çok eksiğiyle öğretildi.

Şimdi bir tıp fakültesinde toplum sağlığı bölümünün başında olan bir hekim meslektaşımız, ortaokulların son iki sınıfında okutulmak için yıllarca süren büyük bir çabayla ürettiği Sağlık Bilgisi kitapları; 1980'li yılların başında ancak bir dönem okutulabilmişti. Sonrasında "Sağlık Bilgisi" dersi müfredattan çıkarılmıştı.

"Duyur" - "Göster" eğitimi

Biz okur yazar bir toplum değiliz. Kitap okuma ve bulundurmanın suç sayıldığı ender ülkeler arasında yer alıyoruz. O nedenle kitaplarımız "yasaklı" ve "yasaklı olmayan" diye ikiye ayrılır. Yasaklı kitaplar arasında eğitim amaçlı kitaplar da vardır. Bize bilgi "duyurularak" ya da "gösterilerek" öğretilir.

Radyo bir yana ama, televizyon yaklaşık 40 yıldı yaşamımızda. 80'den sonra da giderek artan sayıda kanallarla evimizin odamızın yaşamımızın içinde.

Radyo ve televizyon bu ülkenin insanı için eğer iyi kullanılsa çok güçlü bir eğitim aracıdır. Bunun olumlu kullanımına verilecek en iyi örneklerden birisi doğru ve bilinçli bir şekilde yapılmış, okuldaki temel sağlık bilgisi eksikliğini tamamlayacak eğitim yayınları olabilirdi.

Ama ne yazık ki öyle değildir. Olmuyor. Sağlıkla ilgili çok sayıda yayın var ama toplumun temel sağlık bilgisi yine yeterli değil.

Spotlar bile

Radyo bizde özellikle TV yaygınlaştıktan sonra ancak "muhalif"lerin işe yarar şekilde kullandığı, diğerlerinin ise yalnız "müzik" dinlemek için kullandığı bir araç.

Bu nedenle ondan hiç söz etmiyorum. Bana kalırsa iki müzik parçası yayını arasına konulacak spotlarla bile yaygın bir toplum sağlığı eğitimi verilebilir.

Ya televizyon? Onun olanakları o kadar fazla ki!. Ama bundan toplumun sağlık eğitimi için etkin bir şekilde yararlandığına ilişkin bir örnek yok.

Ama kimse önemsemiyor, kimse bunun için çaba sarf etmiyor. Üstelik de sözde bu alanı düzenleyen yasa ve yönetmeliklerde bu tür eğitimlerin yapılmasının zorunlu olduğunu söyleyen düzenlemeler olsa bile.

Sağlık eğitimi önemseyen çok az

Eğitim yalnız vatandaşın sorunu değil. Hizmeti verenlerin de sorunu. Bu noktada sağlık hizmetini düzenleyen kesimin böyle bir derdi olmadığını söyleyebiliriz. Hizmeti veren kesimin de ne yazık ki bu sorunları arasında üst sıralara yükselemiyor.

Bir sağlık çalışanı olarak yakından gözlemlediğim için iyi biliyorum: Son birkaç yıldır sağlık tarihi sahnesinden tümüyle silinmek istenen "sosyalizasyon" ve onun temel unsuru "sağlık ocakları "yla, bu alanda çalışmaya azmetmiş, birkaç gönüllü ve "kafayı takmış" hekimi saymazsak toplumun sağlık eğitimini önemseyen kimse yok.

Bunları neden yazdım?

Arslanoğlu'nun kitapları

Yukarıda anlattığım sorunu saptayan benim gibileri için; arada sırada karşılaşılan olumlu örnekleri görmek çölde bir vaha bulmak anlamına geliyor da ondan.

Bir hekim yazarımız var. Kaan Arslanoğlu. Romanlar yazıyor; yakın geçmişimizi irdeleyen sorgulayan romanlar. Bir aydın olarak işlevini yerine getirmeye çalışıyor. Düşünüyor, tartışıyor ve üretiyor. Çok tanınmış değil belki ama belirli bir okur kitlesine de sahip.

Halen hekimliği bırakmış değil üstelik. Serbest çalışan bir "Psikiyatri uzmanı". Hekimliği yalnız uygulayarak yapmıyor. Kendi konusunda topluma yönelik bir eğitim yapmaya da azimli ve kararlı.

Bu tavrını ortaya koyma biçimi de "yazar" olmasından kaynaklanan bir nedenle olmalı; kitaplar yazıyor. Romanları ve felsefi denemeleri dışında psikiyatriye ilişkin olarak iki kitap yazdı. Birisi "Psikiyatri elkitabı", diğeri "Politik Psikiyatri". En son okuduğum kitaplardan birisi de bu el kitabıydı.

Okunup kenara atılamayan

Burada bir pencere açıp el kitapları üzerinde bir şeyler söylemek istiyorum. "El" kitapları çoğalmalı. Herkes bildiği, yetkin olduğu konularda "el" kitapları yazmalı.

"El" kitabı sözcüğünü çok seviyorum. Bence bu niteleme çok önemli bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Çünkü "El" sözcüğünün sık kullanılan iki anlamını birden içeriyor.

Bu kitaplar her an elimizin altında olması gereken kitaplar. Çünkü "insan aklı unutmakla sakattır". Oysa "Alem unutur kalem unutmaz."

El kitapları bir kez okunup bir kenara bırakılamazlar. Adı üstünde "El" kitabıdır onlar. Unuttuğumuz ya da merak ettiğimiz her konu için yeniden yeniden açıp okuyacak kadar yakınımızda olmalıdır.

"El"in diğer anlamı "diğeri", "öteki", "yabancı"dır. Yani senin gibi olmayanlar; yani bilgisi hiç olmayan ya da çok az olanlar.

İşte onlar için de "el" kitapları yazılmalı; "ellerin, ötekilerin" de kitabı, kitapları olmalı. Onlar için de kitaplar yazılmalı.

Psikiyatri el kitabı

"El kitabı" ile ilgili bu niteleme onun içeriğini tanımlayan unsurları da ortaya koyuyor aslında ama biz bir kere daha yineleyelim: Alanındaki temel soru ve sorunlara yanıt veren, içeriği doğru olan, yeni ve son bilgiyi içeren, herkesin anlayacağı biçimde konuları basitleştirerek anlatan, daha fazla bilgiye gereksinim duyanlar için de bilgiye yönlendirebilen, yazarın kendi bilgisini göstermek için değil de bu bilgiye gereksinim duyanlar için yazdığı, sunum olarak da okunabilir nitelikte olan kitaplar olmalı "el kitapları".

Dr. Arslanoğlu'nun "Psikiyatri el kitabı" öyle.

Kitabın üst başlığına koyduğu "Sorunluları, yakınları ve ilgilenenler için" sözcükleri aslında niyetini ortaya koyuyor.

Böyle bir kitapta yer alması olmazsa olmaz konuları ortaya koyan bir anlamda rehber ya da örnek olma niteliği var bence bu kitabın. Sağlık hizmetini anlatıyor.

Basamaklı sağlık hizmetini, sağlık hizmeti sunumunu anlatıyor, kendi alanında. Genel sağlık hizmeti içinde ele aldığı uzmanlık alanının yerini çalışma biçimini, olanaklarını, bu olanakları sunanların niteliklerini, neleri nasıl yaptıklarını ele alıyor.

Bunu yaparken onların "kim" olduğunu, nasıl bir eğitimden geçerek nasıl o noktaya geldiklerini ve ne yaptıklarını anlatıyor.

Ardından bu alanın genel sağlık sorunları içindeki yerini, ilişkilerini neleri kapsadığını dile getiriyor. Sonra da toplumun sık yaşadıkları sorunlardan hastalıklardan başlayarak bunlara ilişkin tanımlamaları yapıyor, değişik yaklaşımları ve aralarındaki ayrımları farkları ortaya koyuyor.

Bu tanımlamalardan yola çıkarak bu hastalıkların "tanı" ve "tedavi" işlemlerinin neler olduğunu, bu işlemlerin nasıl, nerede, ne zaman ve hangi durumlarda yapıldığını ele alıyor.

Hastalıkların belirti ve bulguları yanında içerdiği, içermediği durumları, nelerin yapılmazsa sonuçların neler olabileceğini ortaya koyuyor. Hastalıkları tedavi bakışıyla değil, korunma yaklaşımıyla ele almaya çalışıyor.

Süreğen durumlarda yaşamı olanaklı kılmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor. Sonunda da kaynakları, başvuru kurumlarını listeliyor.

Daha kolay okumak için

Toplumun sosyal, ekonomik, bilgi düzeyi, alışkanlıkları, gelenekleri, güdülenmiş davranışları ile, bu davranışları güdüleyenlerin neden böyle yaptıklarını açımlayarak yapıyor üstelik bunları.

Kitabın içeriği onu okuyanları birer hastalık hastası ve hastanelerin, sağlık kuruluşlarının "müdavim"leri, birer zincirle prangalanmış bireyleri değil, bağımsız birer birey olarak kendi sağlık sorunlarını kendi karar ve belirleyiciliği ile çözümleyen bireyler olmalarını sağlayacak şekilde düzenlenmiş.

Aslanoğlu'nun kitabının bir eksiği var: Sunuluş biçimi. Daha kolay okunur bir kitap olabilirdi bence. Hele hele piyasada içeriği eksik ama sunuluşu çok yetkin bunca kitap varken. Ama içerik bu eksikliği görmememizi sağlıyor.

Böyle bir kitabı okuyan bir insan bu konuda bir hekime başvurduğunda, onun ne kadar bilip bilmediğini, değişiklikleri ne kadar izleyip izlemediğini de anlayabilir.

Dahası kendisini sürekli eğitmek ve bilgisini yenilemek alışkanlığında olmayan hekimlerin bu durumunu, hizmet alırken ortaya koyarak onları bilgilerini yenilemeye zorlayabilir.

Meslek örgütleri el kitapları çıkarsın

Daha iyi bir çalışmayla tüm bunları başka alanlarda yazılacak böylesi el kitapları hazırlarken göz önünde bulunduracak şekilde ayrıntılandırmak olası. Bence bunları yapmak; "ben bu alanda çalışıyorum" diyenler için bir görev.

Ama başa dönersek bu tür yayınların çoğalması için çaba gösterilmesi gerekli. Devlet bunları yapmaktan vazgeçmiş durumda. Özel kurumlar ise "kâr"lılıklarını öngörmeden böyle bir işe soyunmazlar. Bu çok açık. Geriye bu vatandaş ile, bu alanda uğraş verenlerin örgütlenmeleri kalıyor.

"Vatandaş"ın onca sorunu arasında bununla uğraşacak hali olmadığı da ortada. Keşke olabilse!

Bu alanların örgütlerine gelince; onların da kendi işlerinin önüne geçen kamuya, demokrasiye sahip çıkma işlevini tamamlayıp, ya da onun arasında bir fırsat bulup bu tür işlerle uğraşacak zaman ve kaynakları olmadığını biliyorum ama yine de olabileceğini ummadan ve bu nedenle önermeden duramıyorum.

Bu alanların uzmanlık dernekleriyle hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının mesleki birlik ve örgütlerine sesleniyorum: gelin bu işi siz yapın!

Bakın yazarı çizeri var. Kaynak da var ya da aranırsa bulunur. Neden soyunmuyorsunuz bu işe? Yoksa siz de kapitalist toplumdan ve onun "çıkarının peşinden koş" güdülemesinin etkisi içinde misiniz? (ÖS/NM)