|
Sağlık Hizmeti En Çok Çocuk İçin
Sağlık hizmeti hakkı herkes için geçerli ama çocuklar için daha fazla ve daha anne karnına düşmeden başlıyor. Çocuklar erişkinlere göre daha korunmasız olduklarından sağlığı bozan olumsuzluklardan korunabilmek için çok daha yoğun bir hizmet bekliyor.
BİA Haber Merkezi
28/01/2006 Mustafa SÜTLAŞ
BİA (İstanbul) -
Çocukların sağlık hizmetleriyle ilgili hakları anne karnına düşmeden başlar. Çünkü çocuğun oluşumu, doğum süreci ve varlığının sürdüğü tüm evreler sağlığa yönelik çeşitli hizmetleri gerektirir.
Genelde, öncelikle sağlığının korunması ve gelişimi nedeniyle hizmet gereksinimi doğaldır. Ancak, erişkinlere göre daha savunmasız olduklarından çocuklar sağlığı bozan olumsuzlukların ortadan kaldırılması için de daha sık ve yoğun sağlık hizmeti bekler.
Üstelik, sağlıktaki bozukluklar kimi zaman yaşamı boyu sürer ve dolayısıyla çocuk varlığını sürdürebilmek için sürekli bir sağlık bakımı ve desteğine gereksinim duyar.
İşte tüm bunlar "sağlık hakkı ve hasta hakları" bağlamında ele alınabilirse de özellikle uygulama anlamında özel olarak ele almayı ve tartışmayı gerektiriyor.
"Hastayken de insanız" başlıklı dizide "sakatların ve kadınların" sağlık hizmetiyle ilgili haklarından söz ederken kısmen de olsa çocukların sağlık hizmetiyle ilgili haklarından söz ettik.
Dizinin bu bölümünde "özel olarak çocukların sağlık hizmetiyle ilgili hakları"ndan söz edeceğiz.
Önce çocuklar
Ekonomik ilişkilerin küreselleştiği dünyada, genel insanlık alemi içinde en zorda olan kesimlerin başında çocukların gelmesi de konuyu daha da önemli kılıyor.
İçinde yaşadığımız ekonomik ve sosyal sistem, bütün "güçsüzler"le beraber, özellikle çocukları, daha çok sağlıksız kılıyor. Bu sağlıksızlık daha çok sağlık hizmetini gerektiriyor, ama dünya çocuklarının çok büyük bir çoğunluğu ne yazık ki bu hizmetlere ulaşıp yararlanma olanağından yoksun bulunuyor.
Her hak aslında bir mücadelenin sonucunda ortaya çıkar. Ne yazık ki çocuklar "kendileri için" böyle bir mücadeleyi verecek koşullarla olanak ve donanımdan da yoksundurlar.
En yakınlarından başlayarak, ailede, okulda, askerlikte, çalışma yaşamında, sürekli ve sistemli şekilde, ağır ve yoğun biçimde karşılaştıkları çeşitli "hak ihlâlleri" çocukların varoluşunu olanaksız kılabiliyor.
Varolmayı başarabilenler ise bu mağduriyetlerinin izlerini taşıyarak büyüyor.
Yoksulluk ve çocuklar
2-3 Haziran 2005 tarihlerinde İzmit'te gerçekleştirilen "Yoksulluk ve Çocuklar Üzerine Etkileri Sempozyumu'nun (*) "Sonuç Bildirgesi"nde bu söylediklerimiz ortak bir yargıya dönüşerek kayıt altına alındı.
Çok sayıda kesim, kuruluş ve örgütlenmeyi temsil eden sempozyum katılımcılarının bu konudaki bazı saptamaları şöyle:
* Yoksulluk en fazla çocukları, kadınları, yaşlıları ve özürlüleri sosyal dışlanma tehdidi ile karşı karşıya bırakıyor.
Yoksulluğun çocuklar üzerindeki en belirgin etkisi beslenme yetersizliği ve açlıktır. Yoksulluk, eve giren kaliteli besinlerin yetersizliğine, ev içi stres ve annenin kronik yorgunluğu nedeniyle anne sütünün erken kesilmesine, annenin beslenme yetersizliğine ve bebeklerin düşük ağırlıklı doğmasına, sağlıksız fiziksel ortama ve yetersiz sağlık hizmetine neden olarak çocuk sağlığını doğrudan etkiliyor.
* Son 5-10 yılda arka arkaya gelen ekonomik krizlerin ve doğu bölgesindeki sorunlardan kaynaklanan göçlerin etkisiyle yoksulluk çocuklar için açık bir tehdit haline gelmiş, okuldan ve aileden kopan çocuklar, sokak çocukları ve çocuklardan kaynaklanan şiddet olayları, çocuk işçiliği, çocuk fuhuşu, kurum bakımına ihtiyaç duyan çocuk sayısındaki artış, özürlü çocuklar gibi sorunlar nedeniyle sürekli kamuoyunun gündeminde kalmıştır.
* Ülkemizde 6-14 yaş arasında 600.000 özürlü çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Özürlülüğe neden olan hastalıklar yoksul ailelerin çocuklarında daha sık görülüyor ve her özürlü çocuk ailenin yoksulluğunu derinleştiriyor.
Bu yaş grubundaki özürlü nüfusunun en fazla yüzde 5'i eğitime devam ediyor, özürlü çocukların eğitimden rehabilitasyona; sosyal bakım hizmetlerinin yetersizliğinden iş bulmaya bir çok sorunu çözüm bekliyor.
* Yoksulluk, eğitimden uzaklaşma, hazırlıksız göç olgusu ve kentteki dışlanma, ebeveynlerde beceri yoksunluğu ve ailenin çocuğuyla ilişkisinin zayıf kalması, çocukların sokakta çalışmaya yönelmesi, ailenin çocuğu çalışmaya zorlaması, destek mekanizmalarının zayıf olması, cep telefonu salgını örneğinde olduğu gibi tüketimin özendirilmesi, okullardaki çeteleşme ve bunlarla birlikte grup kültürüne bağlanma dinamikleri gibi nedenlerle suça itilen, madde bağımlısı olan ve/veya sokaklarda yaşayan/çalışan çocuk sayısının hızla artmasına neden oluyor.
Çocuk yoksulluğuyla mücadele
Sempozyum sonuç bildirisinde bu saptamalar doğrultusunda "ülkemizde evrensel hak temelli sosyal devlet yaklaşımı çerçevesinde 'Çocuk yoksulluğu ile mücadele Programı'na ihtiyaç bulunuyor" biçiminde bir genel çözüm talebi dile getiriliyor.
Kuşkusuz herkesi ilgilendiren ve onlara çeşitli görevler yükleyen böylesi genel yaklaşımların ötesinde "çocuğun her anlamdaki sağlıklılığı" için başta sağlık kurumları olmak üzere, sağlığı etkileyen nedenlerle ilgili tüm kesimlerin de üzerlerini düşeni yerine getirmesi gereklidir.
Bunun tersi de yani bu görevlerin yerine getirilmesiyle karşılanacak "haklar"ın bilinmesi ve talep edilmesi de başta çocuklar, ebeveynleri ve çocuk hakları savunucularıyla, toplumu bir bütün olarak etkileme gücüne sahip olan kesimlerin görevleri arasında görülmelidir. (MS/BA)
(*) Sempozyuma katılan kurum ve kuruluşlar: Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğü, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu Çocuk Yoksulluğu Çalışma Grubu, Ege Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği (UNDP), Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Temsilciliği (ILO), Kocaeli Barosu Çocuk Hakları Komisyonu, SHÇEK Kocaeli İl Müdürlüğü, Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler Vakfı (TESEV), Yeniden Eğitim ve Sağlık Derneği, Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği ve Yüz Yüze Derneği
|
..... |