Y
AZILARIM / Sağlık Hakkı-Hasta hakları
| Bu yazılar her hafta cumartesi günleri Bağımsız İletişim Ağı'nin BİAMAG Sayfasında yer almaktadır.|

Çalışan Kadın ve Sağlık Hakları

Pek çok işyerinde, kadının gebeliği, doğum süreci, bebeğini emzirmesi gibi son derece haklı talepleri bile, yanıtlanmak bir yana, engellenmeye çalışılıyor. "Evlenmeyeceksin, doğurmayacaksın" gibi koşullar bile ileri sürüldüğü görülebiliyor.


BİA Haber Merkezi
21/01/2006    Mustafa SÜTLAŞ

BİA (İstanbul) - Kadınların ev dışında çalışması, toplumsal yaşamda yer almaları bakımından yalnız kadınlara değil, toplumun tümüne büyük katkılar sağlamıştır. Ancak kadının sömürülmesi ve sorunlarını da katlamıştır. Kadının fizyolojisinin doğal sonucu olan kimi durumlar onun için "bir tür eksiklik" gibi nitelendirilmiş, her durumda önüne "bir engel" olarak konulmuştur.

Günümüzde pek çok işyerinde kadının gebeliği, doğum süreci, bebeğini emzirmesi gibi son derece "haklı" talepleri bile, yanıtlanmak bir yana, "engellenmeye" çalışılmaktadır. Daha işe başlanırken bu konularda "evlenmeyeceksin", "doğurmayacaksın" gibi koşulların bile ileri sürüldüğü görülebilmektedir.

Ayrıca kadınlar genellikle "daha zor işlerle uğraşmakta ve daha aşağı veya geri bir düzeyden başlamak" zorunda bırakılmakta, dahası daha düşük ücretle çalışmak zorunda kalmaktadır.

Diğer yandan kadının dışarıda çalışması, evinde yapmakla "zorunlu sayıldığı" gündelik "basit işlerden" onu muaf kılmamış, dolayısıyla "iki kat" çalışan, bir anlamda da "iki kat" sömürülen bir "insan cinsi" olmuştur.

Toplumun genel bakışı, örfler, alışkanlıklar, çalışmayan kadınları da ilgilendiren ve daha önceki bölümlerde ele aldığımız durumlar olduğu için burada değinmiyoruz.

Tüm bu "yük ve olumsuzluklar"ın kadının sağlığını olumsuz biçimde etkilememesi beklenemez. Gerçekten de gündelik yaşam dikkatli bir şekilde gözlendiğinde "Çalışma yaşamı kadının sağlığının bozulmasına yol açmaktadır" denilebilir. Kuşkusuz böyle bir saptama kabul edildiğinde, bu sağlıksızlığı ortadan kaldırmak için çeşitli çözümlerin üretilmesi ve bunlardan "kadın çalışanlar"ın yararlanması gereklidir.

Bu bağlamda kadınların öncelikle "çalışma ortamı ve çalışma şeklinden kaynaklanan" sağlık sorunlarından korunması gerekmektedir. Kadının çalışmasına uygun mekansal düzenlemeler ve iş ergonomisinde kadının durumuna ilişkin ve onun "sağlığını gözeten yaklaşım" benimsenmeli, bunun gerektirdiği değişiklikler yerine getirilmelidir. Başka bir deyişle kadınların çalıştığı işyerlerinde kadının sağlığına yönelik "işin doğrudan yol açtığı" olumsuzluklar öncelikle giderilmelidir.

İkinci önemli nokta "kadının iş ortamındaki gündelik ilişkilerinden" kaynaklanan olumsuzlukların ortadan kaldırılmasıdır. Kadının ruhsal sağlığını olumsuz etkileyen, baskı, gereksiz yük, zorlanma ve ortaya çıkan gerilimlerin en az düzeye indirilmesi, iş ortamındaki çalışma barışını sağlayacak yaklaşımlar temel alınmalıdır.

Erkek çalışanlarla kadınlar arasındaki "negatif" eşitsizliklerin giderilmesi ve nihayet günümüzde medyanın da desteğiyle giderek kadını "salt cinsel obje" olarak gören popüler yaygın kültürün, çalışan kadına yansıması olan "taciz ve rahatsızlık yaratan durumların" da özellikle ve öncelikle önlenmesi sağlanmalıdır.

Çalışan kadının beslenme, dinlenme, uyuma, çeşitli yan etkinliklerde bulunabilmesi gibi günlük gereksinimleri dahil, sağlığı koruyucu ve geliştirici diğer işlem ve olanaklardan yararlanması da önemli unsurlar arasında sayılmalıdır.

Tüm bunlar yanında çalışan kadınların gereksindikleri "her türlü sağlık hizmetlerine koşulsuz ulaşması ve etkin bir şekilde yararlanmasına" yönelik çaba gösterilmelidir. İş yeri hekimliği ve işçi sağlığı konusundaki düzenlemelerin bir kez de çalışan kadınların gözüyle ve onların açısından gözden geçirilmesi, eksiklerin tamamlanması, gerekli değişikliklerin yapılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda önemli hasta haklarından birisi olan "hekim/sağlık kuruluşu seçme hakkı"nın sağlanmalıdır.

Sevk, vizite işlemleri, bu amaçla alınan günlük ve tedaviye yönelik izinler, sağlık kurumlarının önerdiği çalışma yaşamına ilişkin sonuçları olan, tedavi ve bakım planlarının en kolay şekilde ve etkin biçimde uygulanılmasına yönelik olarak iş ortamında gerekli düzenlemelerin yapılması çalışan kadınların "temel sağlık ve hasta hakları" arasında görülmeli ve gerekleri yerine getirilmelidir.

Diğer yandan sevk belgeleri, ödenen tanı ve tedavi ücretleri ya da yapılan işlemlerle ilgili bilgilerin ve bunlarla ilgili belgelerin kadının iş yerinde de bulunuyor olmasının yarattığı çeşitli sorunlar dahil, sağlık hizmet başvurusunun sonuçlarıyla ilgili olarak, çalışan kadınların amir ve üstlerini bilgilendirme zorunluluğunun, "kadının mahremiyeti, sağlık hizmetlerinin gizliliği" kuralını ihlâl eden bir durum olduğu gözden kaçırılmamalı, çalışan kadın, sağlığıyla ilgili durumları, hastalıklarını, tedavi ve diğer bilgileri bildirmeye ve açıklamaya zorlanmamalıdır.

Kadının sağlığıyla ilgili tanı ve tedavi süreçlerinde "karar vermesi" sırasında iş yerindeki çalışması dahil, görevlerinde değişiklik yaratma olasılığı ve eriştiği pozisyonlardan geri düşme/gitme gibi durumların rol oynamaması ve olumsuz etkide bulunmaması sağlanmalıdır.

Belirli bir bedeli olan tanı ve tedavi işlemlerinde de çalışan kadının "sağlık hizmetine ulaşmasını engelleyen" her türlü unsur ortadan kaldırılmalıdır. Örneğin işe başlandıktan sonra sağlık güvencesinden yararlanılmayan dönemin çalışan kadınlar için "daha kısa" tutulması, ya da bu dönem için farklı bir sağlık güvenlik modelinin sağlanması, benzer biçimde işten gebelik, doğum vb. gibi herhangi bir zorunlu nedenle ayrılınmasından sonra yeniden başlandığı sırada aynı "güvenliksiz" dönemi yaşamamaları sağlanmalıdır.

Yine iş değişikliklerinde de benzer durumun bir sorun olarak kadının önüne çıkmasına yönelik etkin çözümler bulunmalı, kadınların örgütlendiği sendika ve toplumsal baskı grupları bunlara yönelik mücadelelerde bulunmalıdırlar.

Çalışan kadınların, örneğin Batılı ülkelerde, kadınların sahip olduğu, sağlıkla ilgili her türlü hak ve olanaktan aynen yararlanmasının yanında, aynı iş yerinde erkeklerin sahip olduğu hak ve olanaklara eşit, hatta "pozitif ayrımcılık temelinde" daha fazla ve farklı hak ve olanaklara sahip olmaları için çaba harcanmalıdır.

Bu konuda önemli bir başka konu da, çalışan kadının sağlığına ilişkin, işinden, çalışma koşul ve ortamından kaynaklanan "sağlığı olumsuz etkileyen" durumlara ilişkin bilimsel çalışma ve araştırmaların öncelikle yapılmasıdır. Çünkü ancak bu tür araştırmalarla, kadının "pozitif ayrımcılık temelinde" sahip olması gereken hakları ortaya konulabilecektir.

En azından sağlıkla ilgili bilim ve araştırma ortamlarında da "erkek egemen" yaklaşımın en aza indirilerek bu yöndeki çalışmaların çoğaltılması, sağlık hakkı ve hasta haklarını bütünleyen bir faaliyet olarak değerlendirilmelidir.

Hasta haklarının arasında yer alan "başvuru hakkı"nın kullanılması ve yararlanılması bakımından da çalışan olmanın, dahası "çalışan kadın olmanın" yarattığı ek zorlukların olduğu da göz ardı edilmemelidir.

Bu anlamdaki süreçlerde de "çalışan kadının" haklarının ihlalleri, "izin alamama, gerektiği gibi izleyememe, hukusal desteklerden yararlanamama gibi yeni hak ihlalleriyle büyütülmemelidir.

Kadınların iş ve görevlerine ilişkin sağlık hizmetiyle ilgili yararlanması gereken hakları içeren ayrı rehberler yayınlanmalı, hizmet içi eğitim etkinlikleri sırasında, işle ilgili formasyon eğitimleri sırasında bunların da ele alınması sağlanmalı, çalışan kadının sağlık hakkı ve sağlık kurumlarına başvurusundan başlayarak yararlandığı hasta hakları konusunda ayrıca ve özellikle bilgilendirilmesi, bunun da işin önemli bir parçası olduğunu bilincinin benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması bu alanda "olmazsa olmaz" önemli bir unsur olarak kabul edilmelidir. (MS/TK)
.....