Y
AZILARIM / Sağlık Hakkı-Hasta hakları
| Bu yazılar her hafta cumartesi günleri Bağımsız İletişim Ağı'nin BİAMAG Sayfasında yer almaktadır.|

Doğum Sonrasında Ortaya Çıkan Olumsuzluklar

Birçok çocuk çocuk felci gibi önlenebilir nedenlerle kalıcı ya da geçici olarak sakat kalıyor. Bunların önlenmesi, önlemediği takdirde giderilmesi ya da yaşamla bağdaşabilir hale getirilmesi de toplumun ve devletin sorumluluğu olan bir alan ve bir hak.


BİA Haber Merkezi
29/01/2005    Mustafa SÜTLAŞ    musutlas@gmail.com

BİA (İstanbul) - Doğum sırasında yaşanan olumsuzlukların benzerleri doğum sonrasında da yaşanabilmekte ve buna bağlı bedensel kayıplar ve sakatlıklar oluşabilmektedir.

Bebekte yüksek ateş ya da başka bir nedenle oluşan "havale" dediğimiz "baygınlık" durumunun yaşanması, en sık karşılaşılan riskli durumlardandır.

Sonra, çoğu kazalara ve çocuk istismarına bağlı kafa ya da bedene yönelik travma ve yaralanmalar gelir; bunlar kalıcı sakatlıkların büyük önemli bir bölümünün nedenidir.

Diğer yandan, aslında erken fark edilebileceği halde fark edilmeyen ya da önemsiz sayılan hastalıkların gecikerek fark edilmesinden ya da yeterli ve etkin tedavi edilmemesinden kaynaklanan sonuçlar da sakatlıklara yol açar.

Bu grup içinde değerlendirilebilecek önemli bir hastalık, halen toplumumuzda tam olarak ortadan kaldırılamayan "çocuk felci"dir. Aşıyla önlenebilecek bu hastalığın yarattığı sakatlıkların halen toplumuzu tehdit ediyor olması kabul edilemez bir durumdur.

Anne ve çocuğun kan uyuşmazlığına bağlı olarak da ortaya çıkabilen, uzun süren sarılık hali, yanlış veya geç kan değişimi, çeşitli tiplerde zehirlenmeler, bebeğin aşırı miktarda antibiyotik veya diğer ilaçları almasına bağlı yan etkiler ve sağlık sorunları, yanlış tedaviler, özellikle aslında tedavi değeri olmayan ama "alternatif tıp" ya da başka biçimlerde özendirilen "kocakarı ilaçları ve yöntemleri"nin uygulanması, "kundak" vb. yanlış bebek bakımı uygulamaları, "yetersiz, dengesiz ve eksik beslenme", "anne sütünün verilmemesi" gibi çeşitli örnekleri olan sağlığın korunması gelişmesini sağlayan koruyucu bakım ve sağlık hizmetlerinden yararlanılamaması, bedensel olumsuzluklara yol açan diğer durumlar olarak sayılabilir.

* * *

Bunların önlenmesi, oluşmadan çözümlenmesi, bir biçimde oluşmuşsa, olabildiğince, kalıcı sakatlığa ve sağlıksızlığa yol açmayacak şekilde giderilmesi; giderilmeyenlerin yaşamla bağdaşır kılınabilmesi de birer haktır.

Dolayısıyla bir bebekte veya çocukta ortaya çıkabilen her türlü önlenebilir sorun nedeniyle sakat kalınması konumuz kapsamında önemsenmesi gereken temel haklar arasında sayılmalıdır.

Bu hakkın yerine gelebilmesi için de, tıpkı her gebelik ve doğum sürecinin sağlık kuruluşları tarafından yakından izlenmesi gibi, doğum sonrasında da bebeğin sağlığının yalnız anne, babanın sorumluluğunda olan bir dönem olarak görülmeyip, toplumun, daha da önemlisi "devlet"in sorumluluğunun olduğu bir alan olarak kabul edilmesi gereklidir.

Kamu yararı için kamusal görevlerini yerine getiren devlet, bu konuyu da "her koyun kendi bacağından asılır" yaklaşımıyla bireysel bir alan olarak değil, "kamusal" bir alan olarak kabul etmeli, buna yönelik organizasyonları oluşturmalı ve gerekli hizmetleri kamuya sunulmalıdır.

Üstelik yalnız sunumu da yeterli de değildir. Bu hizmetin ulaşılabilir olması ve hizmetten yararlanılabilmesi temel alınmalıdır.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşmuş ve hizmet vermekte olan "Aile Planlaması ve Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri"nin yalnız kentsel alanda örgütlenmiş olması ve sayılarının yeterli olmaması bu hizmete tüm yurttaşların ulaşmasını engellemektedir.

Bu merkezlerin verdiği hizmetleri kırsal alanda vermekle yükümlü olan "sağlık ocakları"nın özellikle kadro, alt yapı ve donanım açısından artık "yetersiz" olması, kırsal alanda yaşayanların, bu bakımdan da sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkından yoksun olduğu; dahası, söz ettiğimiz sakatlığı önlemek için gerekli olan hizmetlerin verilmeyişinin, ülkemizin "sakat" sayısını artıran en önemli unsurlardan birisi olduğu göz ardı edilmemelidir.

* * *

Tüm bu hakların yerine gelmesinde en önemli unsurlarından birisi sürekli ve etkin bir şekilde bilgilendirme ve aydınlatma çalışması.

Yine bu haklardan yararlanma süreçlerinde, bireylerin özerkliğinin kabul edilmesi, onun tercih ve isteklerinin göz önünde bulundurulması ve bunlara özen gösterilmesi, alınacak kararlara katılımının sağlanması, uygulamalar konusunda bilgilendirilmesi ve onamlarının alınması, kararlaştırılan uygulamalardan vazgeçme de dahil her türlü yeniden değerlendirme hakları olduğunun da göz ardı edilmemesi gereklidir.

Herhangi bir olumsuzluk yaratmayacaksa, başkalarının hakkını ya da toplumun sağlığını olumsuz etkilemeyecekse "bireyin özerkliği" her koşulda korunmalıdır.(MS/EÜ)
.....